hasan ulusoy

Tarih: 28.05.2015 22:35

Bir Hastane Rezaleti

Facebook Twitter Linked-in

 

Sabah saat 7.30…

Komşum un rahatsızlığını öğreniyorum…

Ambulans gecikir endişesiyle arabayla hastaneye götürüyorum…

Evet, Kırıkkale çıkışındaki o meşhur Yüksek İhtisas Hastanesine…

*

Acil servisin kapısına arabayı park edip telaşla içeri giriyorum…

Hastanın ayağa kalkması mümkün değil.

Yürüyerek içeri giremeyeceği için ilk işim bir tekerlekli sandalye arayışı oldu..

*

Ama hasta kapıda bekliyor.

Karşılama ekibi yok.

Hemşire nerede?

Doktor nerede?

Yahu kimse yok mu?

*

Sorular nafile…

Allah aşkına bir tekerlekli sandalye verin de kendim bari içeri alayım…

Yok.

O sırada bir görevli gösteriyor.

Ama sandalyeler zincirle bağlanmış.

*

Bu ne? Diye telaşla bağırıyorum.

Yahu Allah belanızı versin, acilde sandalye zincirlenir mi? Demekten kendimi alamıyorum.

Masada oturan sorumluya aç, diyorum.

Paralı” diyor.

Cebimdeki parayı çıkartıyorum al” diye…

Ama bozuk olacak bir lira olacak.

Sen at al şuradan” diyorum.

Bende yok, diyor…

*

Hasta ağrılar içinde kıvranırken yaşıyorum.

Öfkem kabarmış, sınırı zorluyor…

Hayatımda nadir söylediklerimi söylüyorum..

Ulan Allah belanızı versin, buradan kazanacağınız bir lira, haysiyetsizler” demekten kendimi alamıyorum.

*

Hala doktor, hemşire, hastabakıcı veya sıradan bir görevli yok.

Orada bulunan pislik içindeki tozlu bir sedyeye ulaşmak bana kolay olmadı.

Alıp aracın yanına geliyorum.

Hasta kalkamıyor, benim kuvvetim yetmiyor.

Allah belanızı versin, bir kişide mi yok” diye isyan ediyorum.

Bir hasta yakını ile beraber sedyeye yatırıp içeri götürüyorum.

*

İçeri giriyoruz ama ilk emir git giriş yap”..

Hasta girişinin olduğu yeri labirent içinde yürüme zorluğu ile buluyorum.

Hasta girişi yapılıyor.

Sonra gelen doktor serum yazıyor…

Bu sefer hemşire bekliyoruz.

Başka hastalarla uğraştığını görüyorum.

Orada yetersiz sayıdaki hemşireler, bazı sağlık merkezlerindeki bilgisayar, telefon oyunlarıyla zaman geçirenleri aklıma getiriyor…

*

Ve bir serum bitiyor.

Bu sefer bir diğer koşturmaca başlıyor, şurada şu film, şurada şu tahlil…

Ve hasta sahibi götürüp getiriyor.

Ya olmasa ne olacaktı?

Yani sokakta bulunan bir hasta orada eminim bağıra çağıra ölür…

*

Bunu yazıyorum.

Çünkü orada lanetlik bir durum var.

Bu vebali atmak için yazıyorum.

Siyasetin iliğine kadar işlediği bir sersem kurum haline getirilen YİH, bina yaparak değil, hizmet ederek görevini yapar.

Allahtan korkun ve hemen müdahale edin.

Gerçi Allah korkusu olan bu kepazeliklere meydan vermez.

Bir münafık ses o tiz haliyle hafızamda insanı yaşat ki, devlet yaşasın”…

Bu rezillikler içinde nah yaşar, diyorum.

Evet, ağıra yakın bir yazı oldu, ama üslup meselesi, herkes gözünün önüne bakacak.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —